Zamanaşımı, hukuk kurallarının insanlara tanıdığı hakların ya da yaptırımların hukuki anlamda süresinin dolmasını belirtir. İstanbul Ceza Avukatı
Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer (TCK, m.66).
Zamanaşımı süresinin dolması bir hak talebinde bulunmanın artık mümkün olmadığını gösterir. Diğer bir deyişle zamanaşımı süresi dolmuşsa alacaklının açacağı davanın geçerli bir hükmü yoktur. Nitekim dava açılmaya çalışılsa da reddedilecektir.
Zamanaşımı Süresi
Zamanaşımı süresi belirtilen sürenin son günü bitince bitmiş olur. Örneğin yasa zamanaşımı için sekiz yıllık bir süre geçerli kılmışsa sekiz yıllık sürenin son günün dolması beklendikten sonra zamanaşımı uygulanır.
Zamanaşımının Kesilmesi İstanbul Ceza Avukatı
Zamanaşımının kesilmesi, kesilme sebebini oluşturan durum geçene kadar sürenin geçersiz sayılmasıyla birlikte kesilme sebebiyle geçen sürenin hesaba katılmamasıdır.
Zamanaşımının kesilme nedenleri 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’n 154. maddesinde düzenlenmiştir:
Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa (TBK, m.154).
Zamanaşımının Durması
Bazı nedenler dahilinde zamanaşımı süresinin geçen süresi korunarak söz konusu nedenlerin ortadan kalkması beklenir. Bu nedenler ortadan kalktıktan sonra süre kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hallerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur (TCK m.67/1).
Bahsedildiği gibi soruşturma ve kovuşturma yapılması, izin veya karar alınması ya da çözülmesi beklenilen durumların sonuçlarına bağlı kalınması yani bekletici sorunun oluşması davanın zamanaşımını durdurur.
Bekletici sorun, bir ceza davasının görülebilmesinin bir başka mahkemenin yetkisi dahilinde olduğu zamanlarda görülür. Bu durumda ceza davasını gören mahkeme nispi muhakeme yapabilir. Bu yola gidilmiyorsa bekletici sorunun çözülmesini beklemek üzere ceza muhakemesi durdurulur. Bekletici sorunun ortaya çıktığı tüm hallerde genel geçer bir yaklaşım söz konusu değildir. Bazı hallerde beklemek çeşitli sorunlara neden olabilir.
Zamanaşımının Durması ve Kesilmesi Arasındaki Farklar İstanbul Ceza Avukatı
Zamanaşımı süresinin durması, sürenin olduğu yerde durması ve durma sebebinin ortadan kalkması durumunda kaldığı yerden işlemesi anlamına gelir. Zamanaşımının kesilmesiyse kesilme sebebi gerçekleşene kadar geçen sürenin yanması ve kesilme sebebinden itibaren yeni bir sürenin başlaması demektir.
Yargıtay Kararları
Zamanaşımı Nedeniyle Düşürülen Dava
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Her ne kadar mahkemece müşteki vekilinin duruşma gün ve saatinden haberdar olduğu halde duruşmaya gelmediği ve mazeret de bildirmemiş olduğundan bahisle İİK’nun 349. maddesi gereğince şikayet hakkının düşürülmesine dair karar verildiği anlaşılmış ise de; bozma sonrası müşteki vekiline usulüne uygun duruşma gün ve saatini bildirir meşruhatlı davetiye tebliğ edilmediğinin anlaşılması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
Sanıkların eylemlerinin 2004 sayılı İİK’nun 338. maddesi kapsamında olduğu ve zamanaşımının ilk kesildiği 20.11.2012 tarihli sanıkların mahkeme huzurunda alınan savunmaları ile inceleme tarihi arasında zamanaşımını kesen herhangi bir hüküm ve işlem bulunmaması nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması,
Bozmayı gerektirmiş, şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri ile temyiz dilekçesi kapsamına göre tebliğnameye kısmen uygun olarak hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte buluna kısmen uygun olarak 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322.maddesi uyarınca, sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5271 Sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca ayrı ayrı DÜŞÜRÜLMESİNE, 16/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi/Karar: 2021/2939). İstanbul Ceza Avukatı
Zamanaşımının Kesilmesiyle İlgili Dava
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılanincelemede:
1) Sanık hakkında verilen beraat hükmünün temyiz incelemesinde;
Suç tarihi itibariyle sanığa isnat edilen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre davanın 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi bulunması, zamanaşımını kesen en son işlem olan sanığın savunmasının alındığı 15.02.2013 tarihinden inceleme tarihine kadar 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun gözetilmemesi, İstanbul Ceza Avukatı
Bozmayı gerektirmiş ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca KAMU DAVASININ DÜŞMESİNE,
2) Sanık hakkında verilen idari para cezasının temyiz incelemesinde;
Sanığın tapulu arazisinden ağaç kesme şeklindeki eyleminin bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından 6831 sayılı Kanun’un 116. maddesi kapsamında olduğu, ancak bu eylem 5326 sayılı Kabahatler Kanunu gereğince kabahat niteliğinde olup suç tarihi ile karar tarihi arasında 5326 sayılı Kanun’un 20/2-c maddesinde öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması,
Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnameye uygun olarak, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5236 sayılı Kanun’un 20. maddesi gereğince kabahatli hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 16/03/2021arihinde oy birliğiyle karar verildi (Yargıtay 19. Ceza Dairesi/Karar: 2021/3038).
Anlaşmazlık Dolayısıyla Açılan Dava
Davalılar … ve …, davanın zamanaşımı ve husumet yönünden reddi gerektiğini, Ege Emet Limited Şirketi’nin münfesih durumda olmadığını, ortağın mirasçılarının mirası reddetmeleriyle ortak sayısının bire düştüğünü, tek ortak kalan davalı …’in davalı …’e pay devri yapmasıyla ortak sayısının ikiye çıkarıldığını, şirketin ortak sayısı bakımından kanuni eksikliği tamamladığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İstanbul Ceza Avukatı
Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin hizmet bedeli ve teminat mektubu bedelini ödediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri müdahil vekili, müvekkilinin tereke tasfiye dosyasında birinci sırada alacaklı olduğunu belirterek davacı yanında davaya müdahil olarak katılımlarına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanının reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. İstanbul Ceza Avukatı
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 58,20 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 520,95 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 18.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi/Karar: 2021/2601)